Bazı giysiler sizi içinde nefessiz hareketsiz bırakırken, aman lekelenmesin kırışmasın kaygıları yaşatırken bazıları kırlarda koşma isteği ile doldurur. Yeni eteğim bu yazdıklarımdan ikinci gruba giriyor. Eteklerimi savura savura koşmak, çiçek toplamak, uyanmaya hazırlanan doğanın koynunda çayıra çimene karışma hissi ile doluyorum.
Baykumaş‘ın son gönderdiği paketten çıkan bu kumaş üzerinde çalıştığımı daha önce paylaşmıştım. Kumaş daha ilk karşılaştığımız anda “ben etek olmak istiyorum” diye fısıldamıştı zaten bana. Bende onu kırmadım.
İçinde doğanın renkleri olan kumaşları çok seviyorum toprağı, suyu, gökyüzünü, ağaçları çok seviyorum. Doğanın bir parçası olmayı çok seviyorum. Bu aralar her gün bir 10 dakika kadar yalnızca kuşların, denizin, rüzgarın sesini duyabileceğim bir köşeye çekilip kendimi şarj ediyorum. Siz de deneyin pişman olmayacaksınız.
Not 1: Tuğçe hanım sevgiler.
Not 2: Kazağımı da ben ördüm hani övgüler ve tezahürat.
Not3: Eteği anvelop diktim bu anlamda da bel ölçüsü vs gibi sınırları olmaması benim için çok güzel.
Not 4 ve son: Kaş’tan konuşmak kolay öyle doğa moğa bik bik bik demeyin, şehirde de yaşadım biliyorum. İş yerinin arka bahçesi, sitenin çocuk parkı, şehir meydanlarında hala sağ kalmayı başarabilmiş parklar var, var işte var birde eskiden ben evimizin çatısına çıkar otururdum gözünüzü çatılardan gök yüzüne çevirdiğinizde o da bir alternatif her şeyi ben mi düşüneceğim canım ayyyhhhh.