Dışarıda çılgın bir yağmur var hani şu siyah beyaz Türk filmlerinde hortumla tutulan ancak bazen bir kovaylada arada serpiliyormuş gibi yağan yağmurlar vardır ya işte onları unutun daha fenası yattığım yerden başımı çevirip camlı balkon kapısından dışarıyı izliyorum ve suyla dolan balkonumu ve balkonuma düşen kocaman dolu tanelerini.

Fotoğraf makineleri insan gözünün gördüğünü yansıtmaktan ne kadar uzak, bilirsiniz beni sık sık fotoğrafçımın (çok sevgili kocam) diktiklerimi üzerimde fotoğraflarken yaptığı kaprislerden bahsederim ve bende sık sık çektiği fotoğraflarda istediğim kaliteyi yakalayamadığı konusunda başının etini yerim ki bundan size bahsetmem edepsizliğimi anlamayın diye 😀 İşte benim tüm bu dır dırlarımdan sıkılmış olan kocam bu güzellikle bir sürpriz yaptı ama ben hemen bir kaç alınacak daha sıraladım benden kurtulmak için bir tripod ve kendi kendime çekim yapabilmem için bir kumanda. benden kurtulma fikri hoşuna gitti ve “tamam” dedi “biraz bekle alacağım onuda” 🙂 Bataryasının dolması için sabırsızlıkla bekliyorum sonrasında bolca hayal kırıklığına uğrayacağım kesin ilk zamanlar becerememekten mütevellit ama kursa bile başlıyorum yakında.

Dün akşam acaba yerimden bir süre kalksam nasıl olur dedim hani çok sıkıldım ya elime bir iki küçük keçe parça aldım ııh daha vakit var.

Geçen hafta portakal ve limonların kabuğundan kıvırıp koymuştum bunları balkona bu gün baktım hala kurumamışlar ve bu hariç hepsi küflenmiş, dekorasyonda kullanılabileceği gibi bulaşık makinesindede koku giderici olarak harika bu kabuklar.
