Monthly Archives: Mayıs 2016
May30
May30
Haftanın Instagram Anları 127
Yeni bir hafta daha başlamışken geçtiğimiz haftanın Instagram seçmelerinden oluşan yazının vakti de gelmiş demektir.
Ama Instagram hesabımda burada gördüklerinizden çok daha fazlası sizi bekliyor olacak bunun dışında videoları zaten buraya koyamıyorum onlar cabası.
Peki nasıl bakacağız derseniz goncaceylandikici instagram kullanıcı adım.
yıkılıverir bazen her şey üzerine
…
ışığa doğru git
May25
Prag III ve Son
Son gün Sabah 6:00 Koca kişisi ile yataktan fırlayarak çıkıyoruz Efekan’ı arkadaşlarımızla birlikte evde uyur vaziyette bırakıp gezemediğimiz yerleri gezmek amaç.
İlk Durak Stare Mesto’nun en önemli parçalarından ve şehrin önemli süslerinden birisi Karluv Most (Charles Köprüsü) ve kulesi. 14.YY’da IV.Charles tarafından yaptırılan köprüye ilk heykel de 1683 yılında dikilmiş. St. John heykelinin ardından zamanla 21 heykel daha köprüdeki yerlerini almış.
Köprünün diğer ucunda ise daha ufak iki kuleden oluşan yeni bir kapı köprüyü karşı yakaya bağlıyor. Köprüde güneşi doğuruyor serin ama güzel bir sabahı karşılıyoruz. Prag’da geçirdiğimiz 4 günün en güneşli günü son günümüz oluyor zaman zaman yağışla bizi ağırlayan Prag güneşle uğurluyor.
Ardından ver elini Stare Mesto Meydanı.
Meydanda kendimize kahvaltı yapacak bir yer arıyoruz çok bilindik bir kahveci dışında saat 10:00 dan önce açan bir kafe bulamıyoruz. Halbuki bu Çekler saat sabahın 6:00 sı gibi acele acele bir yerlere yetişmeye çalışırken çok aceleleri olduğunu ve cevap veremeyeceklerini dillerinden olmasa da el kol hareketlerinden anlıyorsunuz da bütün her yer 10:00 da açılırken peki bu insanlar nereye yetişiyor anlamakta zorluk çekiyorum.
Aziz Niklaus Kilisesi Prag’da yer alan küçük ama önemli bir kilise. Barok süslemeleri ile dikkat çeken bu kilise, Mala Strana’ya hakim bir konumda ve yeşil kubbesi ile nefis bir yapı, gerçi burada bütün yapılar nefis o ayrı. 18. yüzyılda Cizvitlerin yaptığı bu yapıda Aziz Nicholas’ın tasvir edildiği fresk, 18. yüzyıldan kalma vaiz kürsüsü, yan şapellerde yer alan altar panoları, Franz Palko’nun kubbe freski, Ignaz Platzer’in “Kilise Babalarının Heykelleri”, John Frederick Kohl’un yaptığı ön cephesi görülmeye değerdir. Aziz Niklaus Kilisesi, bir dönem Mozart’ın org çaldığı yer olarak da bilinir.
Meydanda yer alan 14.YY’da inşa edilen Tyn Kilisesi eşsiz güzellikteki iki kulesi ile meydanın manzarasının önemli bir kısmını oluşturuyor. Tyn Kilisesi Protestan Kilise imiş ve şehre gelen yabancılar için inşa edilmiş. Çek Cumhuriyetinin %60 ı nın Ateist olduğu söyleniyor ve ibadethaneler turistik de olsa çok iyi korunmuş vaziyette. Tyn Kilisesi‘nin kuleleri 80 metre uzunluğundaymış ve gerçekten çok ihtişamlılar. Meşhur Disney şatosunun Tyn Kilisesinden ilham alınarak çizildiği söyleniyor, kilisenin akşam ışıklandırılması da çok güzel. Tyn Kilisesi her gün 10:00-13:00 ve 15:00-17:00 saatleri arasında açık. Ve gezmenizi özellikle öneririm biz sabah saat 8:00 gibi kapısına dayanıyoruz ve içeriye giremeyince açılış saatine kadar başka yerleri gezmek için oradan ayrılıyoruz. Tyn’in içinden görüntüler yok çünkü fotoğraf çekmek yasak.
Kilisenin hemen yanında bulunan galerinin kapısına dayanıyoruz bekçi galerinin saat 9:00 da açılacağını söylüyor ve 9:00 da gittiğimizde ise saat 10:00 deniliyor kapıdaki minicik açılış kapanış saatleri tabelasını ise sonra görüyoruz. Tyn ise kesinlikle beklemeye ve gezmeye değer. Ancak Dali ve Andy Warhol eserlerinin yer aldığı galeriyi uçuş saatimiz yaklaştığı için gezemiyoruz. Girişte bizi karşılayan güzel resimlerden birini paylaşabiliyorum sizinle ancak.
Son gün panikle almamız gereken hediyelikler ve kendimiz için düşündüğümüz emayeler için bir o sokağa bir bu sokağa koşuyoruz ve evet tüm hediyelik eşya dükkanları 10:00 da açılıyor.
Eski şehir meydanı çevresinde her yer hediyelik eşya dükkanı, eşe dosta nereden hediye alacağım gibi bir sıkıntıya düşmenize gerek yok yani. Hediyelikler genel olarak neredeyse her yerde aynı para mesela magnetler ortalama 100 kron, kupalar 200 – 250 kron, anahtarlıklar da yine 100-200 kron arası değişiyor.Emaye hediyelik eşyalar çok daha yüksek fiyatlara sahip ama oldukça güzeller mesela küçük bir emaye tencere 600 kron gibi. Yine şehir meydanına çok yakın bir noktada yan yana küçük ahşap büfelerden oluşan hediyelik eşyacılarda çok güzel emaye takılar varken onu mu alsam bunu mu? diye karar veremeyip son günde biz oradan ayrılırken henüz o dükkanlar açılmadığı için alamadığım kedili küpelerde bir sonraki geziye kalsın artık Kutna Hora gibi. Çek para birimi Koruna’ya gelince, 1 TL 10 Koruna (CZK) ediyor, hesaplaması kolay.
Yalnız Tyn kilisesine en yakın noktada Galerinin hemen sağ tarafında bulunan hediyelik eşyacıdan alışveriş yapmanızı hiç mi hiç tavsiye etmiyorum zira tam bir Türk düşmanı olduğunu bize açık bir şekilde belli etti.
Ve Meydanda bizi her zaman karşılayan Astronomik saati bir de güneşli havada görmek çok güzel.
Saatin hemen yanındaki binanın girişinin tavan süslemeleri.
Koşarak eve gidiyoruz valizlerimizi alıp bir an önce Havaalanına geçebilmek için.
Havaalanına ulaşım için bu kez önce metro ardından otobüsü kullanıyoruz.
Havaalanına ulaşıp check inlerimizi yapıp Efekan’la Çekce bir çocuk dergisi alıp içinden çıkanlarla eğleniyor, şımarıyor uçuş saatimizi bekliyoruz.
Uçağa geçtikten sonra bir türlü kalkamıyor ve en sonunda Pilotun anonsu ile İstanbul’un yağmur kıyamet olduğunu o yüzden bir süre daha kalkamayacağımızı öğreniyoruz, uçak içinde bir saati aşkın bekledikten sonra da İstanbul Tekirdağ arası 2 saatten fazla gidip geliyor daireler çiziyoruz kule bize iniş izni versin diye sonuç aslında ucu ucuna yetişebileceğimiz Antalya aktarmamız bir sonraki uçuş olan sabahın 3 üne aktarılmış ve bize inişte hiç bir bilgi verilmediği için dış hatlardan iç hatlara uzanan o saçma koridorlarda düşe kalka koşmalarımızın hepsi boşuna oluyor. 1 saat Prag Havaalanında fazladan 2 saat havada ve en son 4 saat İstanbul Atatürk Havaalanında mahsur kalıp Antalya’ya indiğimizde ise yağmurdan ıslanmış ve çekçeği kırılmış valizimiz yolculuğun bonusu oluyor.
Bir sonraki gezi yazısında buluşmak üzere baş baş.
May23
Haftanın Instagram Anları 126
Haftanın biri bitmiş biri başlamış.
O halde Instagram seçmelerinden oluşan yazının vakti de gelmiş demektir.
Ama Instagram hesabımda burada gördüklerinizden çok daha fazlası sizi bekliyor olacak bunun dışında videoları zaten buraya koyamıyorum onlar cabası.
Peki nasıl bakacağız derseniz goncaceylandikici instagram kullanıcı adım.
aman kaçmasın
hadrian kapısı
doku
taş sektirmece
#artvsartist #myarts
May16
Karlovy Vary
Prag’a yaklaşık 2 saat mesafede olan Karlovy Vary bir kaplıca şehri şehre turlar düzenleniyor ancak biz otobüs bileti alarak kendimiz gittik peki çok gerekli mi Karlovy Vary’ye gitmek eğer kaplıcaya girme düşünceniz yoksa hayır.
Çok güzel binaların olduğu bir kaplıca şehri sizi karşılıyor ancak Prag’da çok güzel binaların olduğu bir şehir. Zaten öyle büyülü bir hava var ki caddelerde dolaşırken bütün binalar güzel ve siz hangisini fotoğraflayacağınızı şaşırıyorsunuz binanın ihtişamından orayı özel bir yapı sanıyorsunuz kapısına vardığınızda ofislerin olduğu bir bina çıkabiliyor o görkemli yapı.
Karlovy Vary özellikle porselen ve cam zanaatının gelişmiş olduğu bir şehir sokaklarda kaplıca sularının aktığı küçük çeşmeler yapmışlar ve bu çeşmelerden sürekli ortalama 60ºC sular akıyor. Sular çok sıcak olduğu için elle dokunmak biraz zor oluyor, bu yüzden turistik pipetli porselen bardaklar yapmışlar hediye almak için bu bardaklar güzel birer seçenek.
Atlı faytonlarla turlar düzenleniyor ama siz binmeyin!
Şehrin ortasından geçen ve “sıcak” anlamına gelen Tepla Nehri’nin iki kenarındaki Art Nouveau tarzı güzel binalar bulunuyor.
Vinçle uyumlu çocuk yaptım adlı çalışmam.
Zaman.
He gülüm he guzum sizin de olaydı toki gibi bi kurumunuz görürdüm ben sizi.
Sarı sana çok yakışmış, ben de çok severim zaten biliyor musun?
Yolda bir minik Efekan.
Köhne ihtişam.
Bir bulaşsam kendimi alamazdım, biliyorum.
Atatürk sıcak su kaynakları olduğu için bu şehirde 3 ay kadar kalmış ve sonrasında Yalova’da ki şifalı suların kaplıca haline getirilmesini de burada geçirdiği zamanlardan dolayı istemiş deniliyor.
Aynı otelde başka ünlülerde kalmış.
2006 yılında Casino Royal filminin çekildiği Grandhotel Pupp’ı görmek mümkün, açıkcası benim çok ilgimi çekmedi.
Karlovy Vary, Kral 4. Karl tarafından avlanırken keşfedilmiş. Kralın avladığı bir geyiği getirmek için koşan köpeğin düştüğü suda çığlık atmasından şüphelenen kral, elindeki borazanla yaverlerini çağırmış ve köpeği yüksek derecedeki sıcaklıktaki kaynar sudan çıkarttırmış. Böylece 1370 yılında kral tarafından keşfedilmiş hal böyle olunca buraya gelmişken şu geyik eti neye benzer bakmak gerek diye düşünüp gulaş yedim ben, gayet iyiydi tavsiye edebilirim.
Ayrıca Becherovka adındaki Karlovy Vary kökenli “milli içkileri” bitkisel aromalı bir likör. Her yerde kolayca bulabilirsiniz. Bana sorarsanız lezzetsiz, ama denemeye değer.
Ben yeme içme resmi yerine güzel bir parkın resmini paylaşayım daha iyi.
St. Peter ve Paul Orthodox Kilisesi yolunda giderken bir balmumu müzesi daha bulduk, ama şöyle bir içeriye göz gezdirdik içeriye girmeye değmez bence.
St. Peter ve Paul Orthodox Kilisesi şehrin görülebilecek güzel yapılarından olsa da biz gittiğimizde bakımdaydı.
Hristiyanlık, Musevilik ve Müslümanlığı barış içinde gösteren bir anıtmış bu, evler desen şahane. tamam o halde dün bize gülümseyen kadın, bu gün yol tarif etmek için yoldan dönen kadın ve restorantda zevkle servis yapan o tatlı kadın hatrına Çeklerin tüm soğuk tavırlarını görmezden gelebilirim bu seferlik.
Sokak sanatı burada da çok yaygın.
Karlovy Vary bizi yağmurla karşıladı karla uğurladı.
Kar mı yağıyor? Ee ne duruyorsun ağzını kocaman aç ve başını göğe doğru kaldır, karın tadını çıkarmak diyorlar ya hani asıl böyle oluyor o.
Kar yağdı, ıslandık, Efekan suya mı basmış ne? ayakları ıslanmış, çoraplarımı çıkarıp ona giydirdim sonra da ayağına poşet geçirip botlarını giydirdim. eve gelinceye kadar sordu ayağın üşüyor mu? diye. Üşümedi. Sonra uyumak istemiş benimle, üşümüş, hem gezmek için geri dışarıya çıkmayalım mış. Son gecemiz dedim. Hani benim için her şeyi yapardın dedi, yaptım. Uyuyor şimdi, sırt sırta verdik. Diline kar konarken eğlenmiş ama.
May16
Haftanın Instagram Anları 125
Haftanın biri bitmiş biri başlamış.
O halde Instagram seçmelerinden oluşan yazının vakti de gelmiş demektir.
Ama Instagram hesabımda burada gördüklerinizden çok daha fazlası sizi bekliyor olacak bunun dışında videoları zaten buraya koyamıyorum onlar cabası.
Peki nasıl bakacağız derseniz goncaceylandikici instagram kullanıcı adım.
kafa karışıklığı
akıllı telefon falan değil, teknoloji bu afedersin
May10
Prag II
2. Gün yatakta bir minik yorgun.
Kaleye ve dolayısıyla Kafka’nın evine gitmek için yola çıkıyoruz.
Sokaklar sanat dolu, bu mozaik objeler bir açık hava sergi.
Aynı zamanda şemsiyeleri ile tepemizde sallanan bu insanlarda, burada sokaklar büyülü ve büyüleyici.
Bazen yorulduğumuz oluyor tabi.
Bir sinagogun önünden geçiyoruz. Daha sonra dönüşte bakacağımızı düşünüyoruz, acelemiz var ama bir daha burayı gezmek için dönemiyoruz.
Adını bilmediğim bu kiliseyi gezmek isterken önce grup ve rehber olmadan gezemeyeceğimiz cevabını alıyoruz ardından anı hediyeliklerinden alınca izni koparıp içeriye dalıyoruz.
Kimin heykeli aklımda kalmasa da bizi etkileyen kısım Darth Wader’a benzemesiydi zaten 🙂
Bu şehirde her bina istisnasız güzel.
Tiyatro binası ve görkemli çatısı.
Ve güzel sokak resimleri.
Tramvayla gideceğiz
Prag Kalenin yapılışı 900’lü yıllarda başlasa da sürekli gelişmiş ve her dönem yeni yapılarla dinamik bir biçimde büyümüş. Kale aynı zamanda Devlet Başkanının makamı, biz kalenin içinde elimizi kolumuzu sallayarak Devlet Başkanının Konutunun kapısında pozlar vererek dolaşırken bir yerlerde de devlet başkanı devlet işlerini yönetiyor ve bize kimse dokunmuyor, çok ilginç değil mi?
Gidilen yer Golden Lane, aslında burada Kafka’nın kızkardeşinin evi var ve Kafka bir süre bu evde yaşamış.Taşrada Bir Köy Hekimi bu evde yazılmış. Golden Lane Prag Kalesi içindeki yapılardan biri Kale Vltava Nehrinin batı kıyısında ve aslında kompleks bir yapı ve içeriye girdiğimizde bizi ilk karşılayan St.Vitus Katedrali. Eskiden kralların taç giydiği bu katedral inanılmaz görkemli bir yapı.
Kalenin çevresinde ufak kafeler var, bazı kısımlara giriş ücretli ve kalenin içinde tıpkı Şato Romanındaki gibi kaybolabiliyor bir türlü gitmek istediğiniz yere ulaşamayabiliyorsunuz, aslında daha ana meydandan çıkar çıkmaz giriş bileti alıp istediğiniz mekanları ziyaret edebilecekken kale içindeki bizzat Kafe esnafı tarafından bir o tarafa bir bu tarafa gönderilirken “biz sürekli daireler çiziyoruz farkında mısınız?” bile diyemiyorsunuz çünkü tıpkı bir Kafka romanında size verilebilecek bir adres kadar karmaşık ama aslında inanılmaz derecede kolay.
Bu avlu ve heykel Efekan’ı çok eğlendiriyor.
Kale içinde yolunuzu bulabilmek için sürekli dolaşıyoruz yolumuz bazen sokak sanatçıları ile kesişiyor.
Bazen de Prag I yazımda bahsettiğim dilencilerle.
Ancak bir türlü Kafkanın evinin bulunduğu Altın Yolun yolunu bulamıyoruz. Kale içinde çeşitli turlar var her tur farklı mekanları görmenizi sağlıyor her birinin giriş ücreti farklı.
Biz kah Kalenin seyir tepesinde kah üzüm bağlarında kah kafelerinde dolaşırken bu turlar için giriş saatini kaçırıyoruz.
Kapanıştan yarım saat önce bilet satışı duruyor. Çekler çok dakik insanlar, yalvarmak işe yaramıyor parası neyse vereyim bir girip çıkacağım diye bir şey yok, gerçi o bizim müzelerde de yok misal Hatay’da girememiştik kapanışa yarım saat var diye müzeye ki biz dakik insanlarda değilizdir.
Prag’da bu tarz yerlerin kapanış saatleri çok erken 16:00 – 16:30 gibi özel değilse açık ziyaret alanı bulamıyorsunuz. Kiliseler de bile görebiliyorsunuz bu durumu bizim ziyaret etmeye kalkıştıklarımız içinde günde iki kez 10:00-12:00 ve 14:00- 16:00 arası açık olanlar çoğunlukta.
Ama biz Golden Lane’ e giremedik diye hayıflanırken gişedeki kız 16:30 u beklersek Golden Lane in ücretsiz olarak açıldığını diğer alanları gezemesek de orayı görebileceğimizi söylüyor. Alıyor beni bir mutluluk.
Kahvemizi bu güzel avluya bakan kafede içip yolun açılmasını bekliyoruz.
Golden Lane (Zlata Ulicka) dar sokaklı ufak evlerden oluşan bir cadde. Kale muhafızları, zanaatkarlara ve sanatçılara ev sahipliği yapmış. Sokakta yer alan 22 numaralı evde ise 1916 yılı kışında Franz Kafka kalmış.
Bir oda ve bitişiğinde banyo gibi bir şey olabileceğinden şüphelendiğimiz topu topu ayakta 10 kişinin ancak durabildiği bir kitapcı dükkanı artık ev.
Oradan Kafka’nın çizimlerini yaptığı bir kitap alıyorum kitap 10 euro ve 2 kalem, kalemlerin fiyatını ise unuttum.
Aynı zamanda sokağa girince sokağın solundaki girişinde sizi bir şövalye zırhının karşıladığı evden girerek merdivenle yukarı çıkın, giriş ücretsiz.
Bütün evlerin üst katları birleştirilerek upuzun bir galeriye çevrilmiş. Yol boyunca çevrenizde zırhlar, kalkanlar, flama ve silahlar size eşlik ediyor.
Taçlara dikkat.
En sonunda işkence aletleri ile döşenmiş bir odaya ulaşıyor ve insan oğlunun ne denli vahşi ve barbar olabildiğini görüyorsunuz.
Kaleden ayrılmadan askerlerin yerine bir nöbet de biz tutuveriyoruz.
Akşam oluyor ve Efekan bir gün önce Bosna Hersekli bir soydaşımızdan aldığı oyuncağı elinden bırakmıyor, sürekli her fotoğrafta o obje olsun istiyor.
Prag’da akşam yapılabilecek en güzel şeylerden biri Black Light Theatre’a gitmek. Bu tiyatrolarda gölge tiyatroları sergileniyor yani konuşma yok dil bilmeye gerek yok, akşam 20:00 20:30 gibi başlıyorlar genelde vaktiniz varsa gidin biz çok zevk aldık. Sessiz karanlıkta ışık oyunları ve arka planda siyah giysileri ile göremediğiniz insanların da rol aldığı bu oyunlar çok zevkli.
Ve her zaman yolumuz dönüp dolaşıp eski şehir meydanına çıkıyor, arkamda Tyn Kilisesi.
Devam edecek.
May10
Haftanın Instagram Anları 124
Haftanın biri bitmiş biri başlamış.
O halde Instagram seçmelerinden oluşan yazının vakti de gelmiş demektir.
Ama Instagram hesabımda burada gördüklerinizden çok daha fazlası sizi bekliyor olacak bunun dışında videoları zaten buraya koyamıyorum onlar cabası.
Peki nasıl bakacağız derseniz goncaceylandikici instagram kullanıcı adım.
yağmur
tamamen çingenelerce döverek şekillendirilmiş el yapımı pirinç bileziğimi çekeyim diye bir kompozisyon peşindeydim ki beni anne yapan minicik el kayısı cağlası ekledi kompozisyona ve o minik elle tamamlandı kare
afiyet, bal, şeker olsun
punkcı görümce başı
May2
52 Haftada Baskı 29. Hafta
Bu hafta 52 Haftada Baskı Yapmak Projesinde özel bir kumaş var zira Efekan’ın oyduğu ilk baskı kalıbı ile desenlendirildi bu kumaş!
Kumaşım bir parça pamuklu kumaş, kullandığım boya ise Pebeo marka ultranarin mavi kumaş boyası.
Anlatacak çok şey yok Miniğim aldı eline linol oyucuyu ve içinden geldiği gibi oydu.
Benim kuzum baskı kalıbı oymuş bende kumaşa baskısını aldım. Şimdiye kadarki en güzel kumaşım değil de bu ne?
May2