Monthly Archives: Haziran 2015
Haz30
Haz25
Sugar Skull Broş
Böyle kuru kafa olsun böcek olsun pek hoşuma gidiyor. Pembeler, kup kekle böğğgggh getirirken bir kara fatma nasıl şeker benim için anlatamam.
Ölüler Günü ve o gün için yapılmış Şeker Kafatasları bence oldukça güzeller. Aslına bakarsanız fazlaca da popüler kültür tarafından işlenen ögeler. Popüleri sevmesem de bir kafatasını sevmemezlik yapamazdım üstelik arkasında kocaman bir Meksika kültürü barındırıyor ki bağışlayın beni.
Bu işi işleyeli bir sene oldu.
Ameliyattan hemen sonra hala yataktan kalkmamın yasak olduğu günlerde ben nasıl yatacağım şimdi hareketsiz derken Game Of Thrones molalarında kurtarıcım oldu.
Broşun iskeleti önceden vardı büyüklüğünü ayarladığım etaminin karelerini saydıktan sonra deseni kağıdı aynı sayıda karelere bölerek kendim çizdim.
Bunca zaman niye yayınlamadım.
Yattığım bu süre boyunca sürekli olarak bir yandan tıkınmamdan mütevellit fotoğraflar kışın yayınlansa felakete sonuç açabilecek denli kışkırtıcı göründü bana.
İşlem çok basit çizdiğim deseni etamine çarpı işi işledim.
Etamin kumaşını iyice gerdirerek broşun üzerine terleştirip kumaşın fazlalıklarını arkada birbirine basitçe dikerek tutturdum ve broşun arkasını geçirdim.
Minicik bir iş ama yüz gülümsetmiyor mu sizce de?
Haz25
Bir Türlü Yazılamamış Yazılar 8462; Alarahan, Adana, Kahraman Maraş, Hatay, Konya. Gastronomik, Kültürel, Pek Bir Doyurucu Bir Gezinin Daha da Yazılmazsa Unutulacak Ayrıntıları Yazısı Vol I
Başlık olayı özetlediyse ben kendi tarzımda bir gezi yazısına başlayabilirim demektir.
Senelerden bu sene, aylardan Ocak. İki hafta süren üzerine daha bir sürü gezinin yapıldığı bu yazılmadığı için diğerlerinin de yazılamadığı çok duraklı geniş zamanlı bir gezi yazısı ile karşınızdayım.
Alarahan ve şimdiye dek gördüğüm en nefis çatıya sahip okul ilk durak, burada Efekan’ın Örümcek Adam kostüm çekimlerini de yapıyorum.
Bir yetişkin olarak arkadaşının öğretmenlik yaptığı bir okulda olmak çok keyifli.
Herşey geçici dövme kalıcı “omza dikkat”
Ardından gezmeye çıkıyoruz ve Alara Çayına doğru yol alırken sesleniyor bana “uzaktan çekip durma gel yakından çek”
Ve portakal veriyor
Ağaçlar makiler arasından devam eden yol birden dik ve zor bir etap haline geliyor ama bu zorlu yol bereket versin ki kısa ve inanılmaz bir güzelliğe açılıyor.
Burada her yer güzel.Dağ güzel.
Su güzel.

Gök güzel
Yılın ilk papatyalarını görüyorum hatırlatırım aylardan Ocak
Işık oyunları eşliğinde yola devam
Yol yorucu Anamur Burnu diye Coğrafya dersinde bahsetmek kolay da o burnu aşmak zor, yol kıvrım kıvrım, yol meşakatli, yol müthiş manzaralı ve lezzetli.
Ve duraklardan ikincisi Adana, sürprizlerin en güzeli ile karşılıyor beni.
Ahir ömrümde bu gözlere canlı canlı bakma şansım oldu benim, şükür nasip edene #fikretotyam #ölebilirimmutluluktan
Bakışlarındaki hüzünle öldür beni
Geziyoruz avareler gibi, avarelik çok güzel bir şey ya hu ve Raj Kapoor Awaara hoon sanki.
Ama arada cocuğu da düşünmek lazım tabi, düşünmesen de o kendini hatırlatacak bilince gelmiş. Yeri geliyor bir bardak su istediğin için ben daha küçüğüm 16 yaşın altındakileri çalıştırmak suçtur beni çalışmaya zorlayamazsın diye saf gibi öğrettiğimiz çocuk hakları ile bizi vurmaya kalkıyor yeri geliyor sen benim annemsin bana bakmak zorundasın diye çemkiriyor ya da boynunu büküp tatlı tatlı bakıyor. Taktik milyon tane hangisine karşı koyacaksın en iyisi bul şehrin en büyük çocuk parkını boşaltsın enerjiyi.
Ornitorenkler de yorulunca ağaç dibine uzanıverme eğilimi gösterirlermiş zaten.
Gezmeye devam ve bir kez yola çıkılınca kural falan kalmıyor normalde şekere yaklaşmayan çocuk her gördüğü pamuk şekeri yeme eğilimi gösteriyor Kocakişisi de şekercinin güzel bir karesini yakalama derdinde.
Kağıt bardakta olduğuna bakma o mis gibi kakuleli mırra
Ve mırrayı yapan kişi, tanışıp konuşuyoruzda az biraz ama adını şimdilerde artık hatırlamıyorum ne yazık, gezerken bir defter mi tutmalı acaba (fotoğraflar izinli çekim)
Sabancı Merkez Cami, 28.500 kişiye sağlayabildiği ibadet imkanı ile Balkanlar’ın ve Ortadoğu’nun en büyük camisi olma özelliğine sahipmiş, gerçekten büyük
Kapılar her zaman en sevdiklerimden.
Adana çok ilginç bir yer zaten Adliyesi ile oldukça ünlü olan şehirde bir sürü seyyar dilekçeci var, benim ise konu hakkında yorumum yok no filter no comment yani
Her köşe başı bir tarihi yapı şehrin içine sıkışıvermiş gibi.
Atatürk evi, ilk gittiğimizde günlerden Pazartesi ve müzeler kapalı ama ben restorasyon geçiren bu binanın kapı koluna değişmemiş olduğunu ve parmak uçlarının belki değdiğini umarak dokunuyorum. Ve ertesi gün ziyarete gittiğimizde keşke hiç sormasaydım diyorum şimdi, değişip değişmediğini.
Sinema Müzesini geziyoruz ardından, bir sürü afiş ve balmumu heykel Adanadan çıkmış ünlüler ve tesadüf bu ki müzenin müdavimi bekçilerce meczup sayılan bir kişi ile rastlaşıyoruz. Ben seviyorum ya dinlemeyi o da anlatmayı severmiş, üstelik çocukluğunu ve yazlık sinemaları. Bekçi size denk geldi şansınızdan dese de dedim ya dinlemeyi seven kişiliğimden dolayı aslında gerçekten şansımdan denk geliyor.
Ve Kilink hatırlayanına 🙂

Havalı tüfek balonlar ve taş köprü
Ağaç bulmuşsan tırmanacaksın işte bu
Adana denince akla gelen ilk kompozisyon Taş Köprü – Merkez Camii ve HiltonSA’nın içinde olduğu kompozisyon Kocakişisininki daha insan odaklı olanı
Her şehirde bir Ulu Cami var sanırım ama bu tarafların en sevdiğim şeylerinden biri hemen camilerin yakınındaki çay evleri ve minik tabureleri. E o zaman bir kahve içme vakti.
ışık
Ve yine her şehrin olmazsa olmazı saat kulesi
Anne olmanın kuralı bu şekerim diye hava atabilirdim ama top havuzunun cazibesini es geçmem mümkün değildi
dönmezem
sokak güzeldir
Bebekli kilise; üzerindeki Meryem Ana’nın 2.5 metrelik tunç heykeli bebeğe benzetildiği için halk arasında Bebekli Kilise olarak anılıp tahminen 1880-90 yılları arasında Pavlus adına yaptırılmış İtalyan katolik kilisesi. Kilise hem Katolik Cemaati, hem de Protestan Cemaati tarafından kullanılıyormuş.
Adana mutfağı ile gerçekten isim yapmış bir şehir, gezinin gerçek nedenlerinden biri de zaten Kocakişisi ile bazı şeyleri mutlaka yerinde yemeliyiz ortak duygusu. Biz bir yere gitmeden önce mutlaka bir araştırırız Vedat Milor nerede yemiş ve ne demiş? Bunun yanında ayrıca kült mekanlar neresi imiş, ünlü esnaf lokantaları var mıymış? Yiyecek fotoğrafı çok paylaşmak istemiyorum. Adana Kebap oraya giderseniz zaten deneyecekleriniz arasında bunu biliyorum ama şirdanı da şekline bakmadan deneyin ve bence en önemlisi taş kadayıf, cevizli favorim oldu ama kaymaklıya karşıda boş değilim.
Galpli smaylili nezaketli gapitalist uyarı
İstasyonlar hep güzeldir hep güzeldir
Ama kalmak en zoru
Nurdağı, viyadükler, bulutlar ve en sevdiğim; yol
Yol Maraşa gider ama bu yazı şimdilik burada biter.
Vol 2 mi? Çok yakında.
(Kullanılan Makineler Canon EOS60 ve Samsung Note 2 Cep Telefonu)
Haz23
İç Dökmeli Haftanın Instagram Anları 78 -79 ‘u
Biliyorum bazıları çok sıkıldı bu haftanın instagram anları şeysinden, dikiş dikmiyor habire fotoğraf yayınlıyor diye siteyi izlemekten sessizce vazgeçenler de oldu, yorum yazıp ben sizi dikiş dikiyorsunuz diye izliyordum boş boş fotoğraf yayınlıyorsunuz diye değil deyende.
Dikiş makineme ufak tefek tamirat yapmak dışında aylardır dokunmuyorum. İçimden bir yerlerde bir şeylere minicik küskünlükler oldu, bu dikiş dikme eyleminin kendisine değil beni dikiş makinesine yönlendiren şeye.
Şimdilerde yeni bir şeyler oluyor bakalım belki bir sürü dikişler dikilecek ama bu iki modelimin serisi olacak ki dikişseverleri böyle bir proje çok heyecanlandırmaz sanırım.
Bunun dışında Ocak ayında dikilen ve hala yazısı yazılamamış parçalar da var bu is fotoğraf düzenlemek için bir bilgisayar başına geçemememden.
Yoksa adım adım fotoğraflanmış projeler de oldu.
Zaman benim için çok yetersiz çok şey yapmak istiyorum çok şey yapmaya çalışıyorum.
Haftanın beş günü 08:00-16:30 çalışıyorum.
Pazar günlerim seramik kursuna ayrılmış vaziyette.
Her hafta bir kumaşa baskı yapmak ve nihayetinde 52 hafta bu projeyi sürdürmek için bir yola girdim ki dönmezem yolumdan bilen bilir, azıcık geç kalabilirim ancak o kadarlıkta olsun.
Aylardır aklımda dönüp duran bir çok tekniğin birarada kullanılacağı resimli seramikli projem seramik parçalar ve yatakodasının duvarına dayanmış bir sürü tuvalle beni bekliyor ki her yerde bir projenin malzemesini barındırıyor olmam titiz yapılı Kocakişisini çıldırtmak üzere o başka mesele.
Dikiş dergilerim her geçen ay yüksekselen bir kule haline gelince onları tarihlerine göre sıralayıp bambaşka bir yerde barındırdığım paftalarını içlerine yerleştirip çıkardığım tüm kalıpları önüme döküp hangi aya aitse o derginin içine yerleştirip modellere toplu bakış sayfası görünecek şekilde daha önce bir kaç blogda gördüğüm gibi klasörleme işim ise lazım olan klasör sayısını tam tahmin edemememden dolayı ağır aksak gitse de iki akşamımı ayırırsam bitecek.
Ve aynı zamanda Kocakişisi nicedir aklında olan filim paketlerini açtırınca Efekan’la oturup ekrandaki animasyonlara kilitlenip kalma olayımı hiç anlatmasam daha iyi sanırım.
Dikiş dikmek istiyorum ama özgür istediğim gibi, bunun yanında artık dikiş dikme işini işim haline getirmek istiyorum hal böyle olunca özgürlük elden gidiyor şu parçadan bir seri hazırlarsanız mesela deniyor ki hiç eğlenceli değil.
Dikiş dikmek istiyorum evet ve bunu profesyonelce yapmak istiyorum nasıl yıllar önce ilk etiketlerimi bastırıp diktiklerime bu etiketleri iliştirince kendime daha bir güven geldiyse ben bunu iş haline getirmek yani bildiğin vergilendirmek resmiyete kavuşturmak istiyorum. Öyle olmazsa yapamam zaten rahat edemem.
Deniz kenarında ve şükür ki hala temiz, her noktasından denize girilebilen bir yerde yaşayınca ve havalar ısınınca bende suya girmek istiyorum. Kulaklarımda suyun uğultusu her şeyi unutmak.
Gezmek istiyorum hep benzini bitmeyen hatta benzine ihtiyaç duymayan fosil yakıt yakmayıp ekolojik, organik, hippie ruhumu rahatlatan araba yapsalar mesela boşalmayan cüzdan ve olmayan iş biz hep gezsek.
Uyumak istiyorum bir de serin çarşaflar üzerinde uçuşan perdelerle içeriye serin temiz mis havanın dolduğu uyanmalar bilinmeyen uykulardan.
Dikiş dikmeye vakit kaldı mı?
Lütfen birazcık sabır.
İçimde birşeyler değişiyor şu aralar hissediyorum ya da ağrılar geçsin diye kullandığım nöropatik ağrı şeysilerle midem kasılıp delinmesin diye aldığım H₂-reseptör antagonistleri ve sakinleştirici Trankobuskas şeysi öyle bir etkileşime girdi ki depresyondan depresyona salınırken değiştiğimi sanıyorum.
Bir de çok diktim, çok birikti. Kendi dikmediğim satınalınmış giysilerin toplantı vs olursa lazım olur diye ayırdığım bir iki parçası ve iş yerinde giydiğim dört pantolonum dışında hepsini dağıttım yeniye yer açmak için. Ama artık kendi diktiklerim de gitmeli, çünkü dikebilmem için ihtiyacım olmalı. Kendi diktiğim her parça bir hatanın çözümünü bir deneyimi barındırıyor bünyesinde, vaz geçmek zor deneyimlerden. Ben böyle hissediyorum en azından.
İhtiyacım olmayan bir şeye sahip olmak bana yük geliyor ve haksızlık.
Ondan dikmiyorum sevgili okur.
Ama kumaş dolabı devrilmek üzere boşalmalı biraz.
Bütün bunlara rağmen hala benden bıkmadıysan günü gününe ne yapmışım takip etmek ve daha fazla fotoğraf görmek istersen Instagam kullanıcı adım goncaceylandikici
ağzımda gümüş kaşıkla doğmadım ben tırnaklarımla kazımam gerekir her seferinde, her durumda. oğlumda ağzında gümüş kaşıkla doğmadı ama porselen kaşık yaptım bende. zaten prens, paşa ya da şehzade büyütmüyorum ben çocuk büyütüyorum ikidebir dizleri kanayan
aynı yerde aynı poz anneler ve oğulları
mavi
mavi mantarın solundan gir, turuncu çiçeğin hemencik önünde rastlayacaksın minik kırmızı kelebeğe
resim yapılacaksa hakkını vereceksin
minik parmakları boyaya batırmak yetmez iki elinle sarılacaksın renklere
the mad hatter gibi zamana mahkum, hep aynı çay partisindeymiş gibi hissettiğiniz olmuştur herhalde. yalnız değilim bu konuda değil mi??
yeşil papiyi bulmuşsam hava sıcakda olsa giyerim, şimdi hardal sarısı bulmakta sıra
kırmızı
güzelde çizmişler keşke gelip bizim duvara çizeylerdi
daha siftah yapamadan dondurmayı yediği gibi kendi kolyesini de kırdı. zararla başladı ticari hayatına
melek gibi göründüğü gibi melek gibi de yapıyor. ne düşük bir cümle yapısı bu şimdi.
afedersiniz ama deniz kenarında yaşamanın gereklilikleri bunlar
Haz10
Haftanın Instagram Anları 77
Bir hafta daha bitti. Şimdi sıra geldi geçen haftanın Instagram fotolarından seçtiklerime.
Ama günü gününe ne yapmışım takip etmek ve daha fazla fotoğraf görmek isterseniz Instagam kullanıcı adım goncaceylandikici
yol ve fonda Nat King Cole what a wonderful world
yolculara erik ilkram etmeyen anne mi olurmuş?
memleket sınırlarına geldiğimin emareleri
çocukluğumun en güzel yanı sonsuza uzanıyormuş hissi veren demir ağlar
zombi gelinle damatmışlar
günaydının erkeni geçi olmazmış diyolla, bir günün aydın olmasını illaki sabah mı dilemeli yani? günaydın
Haz4
52 Haftada Baskı Yapmak 11. Hafta
Her zamanki pamuklu kumaşım ve kırmızı ile mavi akrilik boyayı karıştırarak elde ettiğim mor tonlarında boyalarımla bu güzel kumaşı boyadım önce
Ardından önceden oyduğum çok sayıda çiçek ve bitki desenli stampa ile başladım aklıma estiği gibi baskı yapmaya. bu aşamada boyayı biraz sulandırsam olacakmış zira baskılar istediğimden soluk oldu.
Kumaşı çanta yapmayı düşündüğümden iki tarafı farklı baskılarda olsun istedim ve diğer tarafa da daha önce hazırladığım hope şablonu ile stencil baskı yaptım ve umudu yeşertmek için silgiden oyulmuş bu güzelim dalı yazının hemen üzerine bastım.
Haz4
Haftanın Instagram Anları 76
Bol koşuşturmalı bir haftanın yazısını ancak hafta sonu yazabilir hale geldim.
Ama günü gününe ne yapmışım takip etmek ve daha fazla fotoğraf görmek isterseniz Instagam kullanıcı adım goncaceylandikici
göğüs kafesinde kuş besliyordu kadın. ama kuşun kafes içindeki esaretide ağır geliyordu ona. salıverdi onu, içinde yankılara izin verecek koca bir boşluk kalması pahasına.
bir kuşun da kaldırabileceği azami bir yük vardı nihayetinde
@pointnose bu gün birden yanıma geldi ve bir hayalimi gerçekleştirip kayboluverdi ❤ hala ayaklarım yere basmıyo